Perşembe, Aralık 31, 2009

Sevgi ve Barışa...

İnsan olmanın erdemini hatırlayıp,
hiç unutmamaya dair bir dilek...
...hepimiz için!

Perşembe, Aralık 17, 2009

Karmaşık Günler / Başka Yarınlar


Zor... Çok zor... Olmadım, olamadım belli ki! En çok da ağzı bozuk, duyarlılıktan, sevgiden ve saygıdan nasibini almamış, seni anlamamış siyasilerin senin üzerinden nemalanmaktan başka bir amaç taşımaksızın düğün gecenin kutlamasına katıldığını gördüğümde anlıyorum yüce gönüllülüğünü! Ben hala, "ne olursan ol gel" diyemiyorum, zorlanıyorum... Öte yandan umutsuz da değilim, sözün buraya ulaşan bir ışık! Başka Yarınlar'ın varlığına inanıyorum;

Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin,
bugün dudağında başka bir tad var,
boyunda başka bir yücelik.
Bugün kırmızı gülün bir başka daldan.

Ayın gökyüzüne bugün sığmamış.
Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş.
Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle,
bir başka kavga var dünyada senin yüzünden,
dünyada bir başka gidiş

Biz senin gözlerinden gördük
arslanlara meydan okuyan o ceylanı,
Başka bir ovası var o ceylanın bugün
iki cihandan da dışarı

Seven insanın ayağı mı yok,
işte ona ölümsüzlük kapandı.
Yukarlarda onunla uçar gider.

Gözlerinin denizinde onu arama.
O inci bir başka denizde.

Bakarsın bugün sever bu yürek,
yarın sevilir bakarsın.

Yüreğimin özünde başka yarınlar var.

Mevlana Celaleddin Rumi
Resim: Gülçin Anıl

Cumartesi, Aralık 05, 2009

Değişen bir şey yok mu?

Yüzyıllar geçmiş, Shakespeare aşağıdaki satırları kaleme alalı! Akşam haberlerini seyredince aklıma geldi 66. sone. Demek ki tüm teknolojiye, gelişmelere rağmen bir arpa boyu yol alabilmiş değil insanlık! Buyurunuz işte 66. sone, Can Yücel çevirisiyle!

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, 
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. 
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, 
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, 
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, 
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, 
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, 
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, 
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, 
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, 
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, 
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e  
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, 
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. 
William SHAKESPEARE

Pazar, Ekim 25, 2009

Bazen ilk kez bulunduğun nokta, kaldığın yermiş gibi!

Uzun, çok uzun bir zaman sonra merhaba ey okur!
Paylaşmayı çok sevdiğim bir örnek vardır gerek derslerimde gerek seminerlerimde. Önce bir soru sorarak başlarım: "Neden yapmakta olduğumuz şeyi yapıyoruz?, neden okula ya da işe gidiyoruz?" Yanıt temelde gelip aynı şeye dayanıyor. "Daha güzel yaşamak için!" Daha güzel yaşamak için yaptıklarımızı yaparken kaçırdığımız şey yaşamın kendisi olduğunda bir terslik var demektir.
İşte bu terslikler yüzünden uzun zamandır sayfam atıl. Kaçmış bir yaşam süreci bıraktım geride. Temel halim alışmaya çalışmakla, yorgunluk arasındaki bir sarkaç gibiydi tüm bu zaman boyunca. Ama kendime de haksızlık etmeyeyim. Bu zamanda bir sürü değişiklik yaşadım. Adaptasyon dedikleri şeyi sağlamak yordu beni. Ama artık bu sayfadaysam, alıştığımı söylemek mümkün bu yeni hayata!
Öncelikle hayatım boyunca en uzun süre kullandığım mazeretlerimden biri, doktora tezim bitti. Doktor oldum. Savunmamı verip cüppemi giydiğimde içimde buruk bir sevinç vardı. Tam altı yıldır süren bir sürecin sonunda olmanın yaşattığı o karmaşık duygu. Birşeyi başarmış olmanın sevinci, "e şimdi?" sorusunun şaşkınlığı bunlardan sadece ikisi. O kadar içindeydim ki sürecin, günlerimi gecelerimi alıyordu. Tabir yerindeyse onunla yatıp onunla kalkıyordum ve birden bire tezsiz yaşamanın nasıl birşey olduğunu hatırlamam gerekti.
Sonra akışta kendimi sonlar mevsiminde buldum... Doktoramın bitişini hazmetmeye vakit bile bulamadan, beş sene boyunca yaşadığım evimi boşaltmam, taşınmam gerekti. İzmir'deki evimi uzun yıllar hayal ettiğim eve taşırken içinde yaşamayacağımı bilmek de en az diğeri kadar "e şimdi?" idi!
Derken İzmirimden ayrılış... Hayatımın en özel 10 yılını yaşadığım ve "yaşadığın kenti sevme"yi öğrendiğim, "kendimi daha bir tanıdığım", "gençlikten yetişkinliğe" geçtiğim, kök saldığım, sevdiğim İzmir'den ayrılış... Herşeyin kocaman bir koşuşturma olduğu, ritmin yüksek, iş yaşamının dışında kalan o az zamana yaşamın tıkıştırmaya çalışıldığı İstanbul'a...
Ki bir zamanlar en büyük rüyamdı İstanbul'a temelli yerleşmek! İzmir'i tanımadan önce... Her günü tatil gibi olan, insanları gülmeyi, keyif almayı bilen, akdenizli güzel İzmir'i tanımadan önce.
Neye uğradığımı şaşırdım. 10 sene boyunca bir Avrupa kentinde yaşıyormuşum. Bunu fark etmek sarsıcıydı... O kadar dilimden düşmüyordu ki İzmir, herkes beni İzmirli sanıyor! Ve bu konuda konuştuğum hocalardan biri, babasının İzmir'e ilişkin tespitini paylaştığında hak vermemek elimde değildi: "İstanbul yansa, İzmir'den bir İstanbul çıkar. Ama İzmir yansa, İstanbul'dan bir İzmir çıkmaz!" Ben de İstanbul'daki İzmir'le (her haftasonu ege yemekleri yapan minik bir cihangir lokantası, her cuma sirtaki kursu...)bir baktım alışmışım işte.
Ve yeni bir iş. Bir vakıf üniversitesinde öğretim görevlisi olarak işe başlamak, kayıtlar, sınavlar, dosya hazırlamalar derken, yardımcı doçentlik ve bölüm başkanlığı... Bu kadar yeni fazla geldi ilkin. Ama yine hep dediğim gibi, insan herşeye alışıyor.
Bazen ilk kez bulunduğun nokta, kaldığın yermiş gibi... işte tam oradan hayat devam ediyor!

Salı, Eylül 08, 2009


nereden başlamalı sorusunun yanıtındayım...

Salı, Şubat 03, 2009

Buyrun Proust Testine!

Marcel Proust (1871-1922) 13 yaşındayken bir ‘hatıra defteri' alıp, içindeki İngilizce soruları cevaplayarak arkadaşı küçük Antoinette Faure'a doğum günü armağanı olarak vermişti. Benzer bir anketi, 20 yaşındayken cevaplamıştı. Bu iki anket o öldükten birkaç yıl sonra yayınlandı, soruların çoğu zaten aynıydı, adı ‘Proust anketi'ne dönüştü ve meşhur oldu. Ben de bir mim fırsatı olarak bu testi yapmak istedim. İşte sorular ve benim (şu sıralar verebileceğim) yanıtlarım;
*Sizi en çok üzecek olay: Savaşlar!, Sevdiklerimi ve sağlığımı kaybetmek.
*Nerede yaşamak isterdiniz? Bir Ege kıyı kasabasında.
*Yaşayabileceğiniz en mutlu an: Tüm dünyadaki silahların imha edileceği zaman ve Romanlarımı kitapçı vitrinlerinde gördüğüm zaman en mutlu anlarım olur.
*Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz? Tekrarlamayan ve art niyet taşımayan hataları.
*En sevdiğiniz erkek karakter: Damian, Aylak Adam.
*En sevdiğiniz kadın karakter: Amélie
*Tarihteki favori kahramanlarınız: Gandi, Mevlana Celaleddin Rumi, Tesla
*Gerçek hayattaki favori kahramanınız: Yok böyle biri!
* En sevdiğinz ressam: Van Gogh, Leonardo da Vinci, Özlem Aliyazıcıoğlu.
* En sevdiğiniz müzisyen : Rahcmaninov, Sezen Aksu
*Bir erkekte en çok beğendiğiniz özellik: Güç, başarı ve para hırsından arınmış olmak. Başkalarını yargılamadan önce kendine bakmak.
* Bir kadında en çok beğendiğiniz özellik: Kendi isteğini, erkeğin isteğiymiş gibi gösterme çabasından arınmış olmak. Başkalarını yargılamadan önce kendine bakmak.
*En sevdiğiniz erdem: Farklı olana, öteki olana ön yargısız olabilmek.
*Yapmaktan en mutlu olduğunuz iş: Yazmak ve konuşmak!
* Kimin yerinde olmak isterdiniz? Galiba yine kendi yerimde olmak...
*Arkadaşlarınızda hangi özelliklerin olmasını isterdiniz? Güven, dürüstlük ve anlayış.
*Kendinizde gördüğünüz en temel eksiklik? Çalışma azmi, sabır ve rekabet duygusu.
*Hayatınızın en büyük şanssızlığı? Az gelişmiş bir toplumda yaşamak.
*En sevdiğiniz renk: Kırmızı
*En sevdiğiniz çiçek: Gelbera
*En sevdiğiniz kuş: Flamingo
*En sevdiğiniz yazar: Fowles, Puig, Chekov, Duras, Hesse, Berger ...
*En sevdiğiniz şair: Murathan Mungan, Kavafis, Özdemir Asaf,
*Tarihte en sevmediğiniz karakter: Hitler, Bush, Erdoğan vb.
*En çok isteyeceğiniz özellik: Çalışkanlık, üretkenlik.
*Nasıl ölmek isterdiniz? Uykudayken!
*Hayattaki sloganınız? (şu sıralar) Her işte bir hayır vardır! (umarım vardır)
*Şu anki ruh haliniz? Şöyle böyle...
Hadi bakalım, sevgili Gülçin, Uğur, 7. Oda, Vladimir... Sizin yanıtlarınız?

Cumartesi, Ocak 03, 2009

Kanatları emanet bir kelebek...

Cem Adrian'ın Kelebek şarkısını dinliyorum...
*Foto: Geçen sene çektiğim bir kış ağacı...