Pazar, Temmuz 20, 2008

Yol bekler...

Tek kanallı televizyon zamanlarında, kesintiler bir kartpostal görüntüsüyle gelirdi ekrana. Fonda hafiften TRT radyo kayıtları, entrümental tınılar. Kesintiye uğrayan, ne zamandır güncellenmeyen sayfama bakınca iç gözümde beliren bir kartpostal var, sarı çiçekler. Belli ki hafiften bir rüzgar esmekteymiş doğa o kareye hapsolmaktayken. Geride, dik başlı, başı karlı dağlar. Kolkola girmiş poz verircesine, hatırlanmak istedikleri yüzlerini takmışlar. Herman Hesse romanlarında geçen dağlar değil kuşkusuz. Ama onun güzel dağ tasfirlerini sonuna kadar hak eden dağlar. Yayınımıza bir süre ara veriyoruz...

***

Yolculuk var yine. Sırt çantam acıkmış bir şekilde bekliyor yatağımın üstünde. Biraz daha acıkmasını bekliyordum ne zamandır. Uzak bir köye, yakın bir dosta doğru kesilmiş bir bilet var cebimde. Akdenizin sarmak için açtığı kolları düşünüyorum. Eğlenmek değil de daha çok sanki dertleşmek için, ki çok şey birikti el yazması defterlerimde.

***

Gidiyorum. İçi heyecan ve sabırsızlık dolu otobüste okunacak kitaplarım var. Sırt çantam kusacak kitapları, beynim yiyecek. Sonra paylaşmak için delice bir istek duyacağım! Molalarda bir sigara yakacağım, koltuk şeklini almış bedenimi esneteceğim. Ve varınca oraya, akşam ışıklarının oynaştığı sulara bakarken, derin bir nefes çekeceğim. Özo yapışacak yakama, anlatacak çok şey var!

***

Molalar da yolculuklara dahil! Bilmeden uzun süreceğini, "Kısa bir mola" derken de süren yolculuğum gibi. Kimsenin fark etmediği, etse bile benim bilmediğim şeyleri yazacağım defterime. Belki kör kütük sarhoş olacağım, sabah pişman olacağım o kadar çok içtiğime!

***

Eskimesi gerekirken eskiyemeyen şeyleri düşüneceğim, tüketip kendim için, oh be diyeceğim...

***

Geldiğimde sürecek mi kesinti bilmem. Bileceğim...

***

Belki de hiçbiri olmayacak. Tam anlamıyla elimizde olan nedenlerden ötürü yayınımıza ara veriyoruz...


Fonda sadece distorsiyon....